DİYABETİK AYAK YARALARINI DİĞER YARALARDAN AYIRAN FARKLAR NEDİR ?

1- Ayağın yapısına ait özellikler
2- Tedavi eden hekimlerle ilgili sorunlar
3- Hastaya ait sorunlar

Diyabetik Ayak Yaraları1- AYAĞIN YAPISINA AİT ÖZELLİKLER
Ayak çok hareketli parçaları, kalın, dayanıklı örtüsü, yağ yastıkçıkları ve adele kompartmanlarıyla yürümek için son derece mükemmel bir mimari yapıya sahiptir. Hayat boyu, atılan adımlarla dünyayı dört defa dolaşacak kadar uzun mesafe katederiz; ve her adımda ayak ciddi bir basınç altında kalmaktadır.

İşlevsel açıdan ayağın bu mükemmelliği yanında, yapısında bulunan dokular yara iyileşmesi açısından hiç de uygun dokular değildir. Yağ yastıkçıkları, fasiyalar, tendonlar, kemikler, eklemler ve eklem kapsülü kan dolaşımı zayıf, iyileşmesi kötü dokulardır. “Braditrop” veya “hipovasküler” dokular dediğimiz bu dokular, infeksiyon ve açık yara ortamında kolayca canlılığını kaybeder (nekroz). Nekroz mikro-organizmalara yataklık eder. Nekroz ortadan kaldırılmadan infeksiyonla başa çıkabilmek mümkün değildir. İnfeksiyon da yeni nekroz oluşumuna neden olur.

Diyabetik Ayak Hastaları2- TEDAVİ EDEN HEKİMLERLE İLGİLİ SORUNLAR
Yara, tıbbın en eski ve önemli konusu olduğu halde, diyabetik ayak yaraları, yanık, radyasyon yaraları ve bası yaraları gibi güç iyileşen yaraların kimler tarafından, nerede, ne şekilde tedavi edileceği konusunda hala ciddi bir ilgisizlik ve belirsizlik vardır. Başka bir ifadeyle, tıpta hiçbir konu yara tedavisi kadar ortada, sahipsiz kalmamıştır. Bu durumdan yararlanarak yara tedavisi yaptığını öne süren kişi ve kuruluşlar türemiştir. Yanlış yönlendirme ve çaresizlik içinde bocalayan hastalar, yarayı bilmeyen insanların elinde çok önemli olan erken ve doğru tedavi şansını yitirmekte, ağır mağduriyet ve para kaybına uğramaktadırlar.

Ülkemizde hekimliğin bugünkü durumu, şeker hastalarının ayak yaralarını tedavi etmekten uzak görünmektedir. Bu yaraların iyileşeceğine inanan hekim sayısı azınlıktadır. Büyük bir çoğunluk, pek çok diyabetlinin sakat kalmasına neden olan “son yapacağını ilk yap!!” kuralını hala yaşam kurtarıcı olarak görmektedir. Oysa, son 30 yılda yara tedavisinde çok önemli gelişmeler olmuştur. Enerjik lokal yara bakımı ( insizyon, seri debridman, pansuman, minör amputasyon… vs) ve rekonstrüktif (onarım) cerrahisinin bu günkü olanakları ile iyileşmeyeceği sanılan pek çok ayak yarasının iyileşmesinin sağlandığı ve bu hastaların major amputasyonlardan korunduğu görülmüştür. Tüm bu gelişmelere rağmen gelişmiş ülkelerde bu gün bile “uygun ve doğru tedavi yapılsaydı iki hastadan birinin ayağı kurtarılabilirdi” denilmektedir (6).

Her branştan hekimi korkutan, ona meydan okuyan diyabetik ayak yaralarının tedavisi ciddi ve zor bir iştir. İyileştirme sanatının en zoru ve en fazla sabır isteyenidir. Yarayı tanıyan, yarayı derinlemesine görebilen, rekonstrüktif cerrahiyi iyi uygulayan, bilgili, deneyimli, sabırlı hekimler bu yaraların tedavisinde başarı sağlayabilirler. Hızlı seyirli (akut) olgularda ise erken cerrahi girişimin önemi çok büyüktür. Hastanın yatağında yapılacak bir kesi ekstremiteyi ve hatta hayatı kurtarmada en önemli adımdır.

Diyabetik Ayak Özellikleri3- HASTAYA AİT SORUNLAR
Uzun ve kronik bir hastalığı kabullenme ve ona uygun bir hayat sürdürme, yeme ve içmeye sınır getirme, hayat boyu ilaç alma ve doktor kontrolünde kalma her insanın kolay başaracağı bir iş değildir. Gelişmiş ülkeler, olanakları, sosyal ve sağlık güvenceleri ve en önemlisi bilgili ve bilinçli bireyleriyle bu işi başarmaktadırlar.

Eskiden beri şeker hastalığı için zengin hastalığı denilmektedir. Bu deyimle hastalığın yemesi içmesi bol, zengin insanlarda daha çok görüldüğü anlatılmak istenmiştir. Bu bir ölçüde doğrudur. Fakat, bugün için asıl doğru ve önemli olan hastalığın ve ayak yaralarının tedavisinin çok pahalı oluşudur. Bugün, ABD’de bir ayak yarasının ortalama tedavi maliyeti 19000 dolar, Almanya’da 35000 DM dir (9,10). Bizim ülkemizde bu rakam 5000 doların üzerindedir (1). Bu konuda da “önlemenin” “ödemeye” göre çok daha ucuz ve insancıl bir yol olduğu apaçık ortadadır.

Şeker hastalığı kurallı, kontrollü, displinli bir yaşam tarzı gerektirir. Bu koşullar yerine getirildiğinde bir ölçüde göz ve böbrek komplikasyonlarının önüne geçilebilir. Oysa ayak yaraları için bu yetmez. Ayrıca ayak sağlığı, ayak bakımı ve hissiz ayağı bekleyen tehlikeler konusunda sürekli öğrenen, okuyan, araştıran bir kafa yapısı ve yaşam tarzına sahip olmayı gerektirmektedir.

Ayak yaraları ciddi bir eğitimle önemli ölçüde azaltılabilir ve bu hastaların kötü kaderi değiştirilebilir. Fakat bu alanda hekimlerimizde ve toplumumuzda yeterli bilgi birikimi oluşmuş değildir.

Ülkemizde yazılı ve görsel basın diyabet konusuna ilgisizdir. Bu ilgisizlik yanında medyada yer alan bilgiler yetersiz, hatta yanlış yönlendirmelere de yol açabilmektedir. Hastaları aydınlatmaya yönelik broşür ve kitap gibi kaynaklar hemen hemen yok gibidir. Bu alanda hizmet veren derneklerin sayısının ve etkinliğinin artırılması, “diyabet günleri” gibi etkinliklere hastaların da katılımının sağlanması, diyabet ve bağlı komplikasyonlarla baş edilebilmesi açısından önemlidir.